İslami Sohbet – Hangisi Daha Ağır?

İslami Sohbet Siteleri

ebulvefaŞeyh Ebu’l-Vefa Hazretleri’ne, bir gün sohbet sırasında;
– Şehrimize, şu kadar ağırlıktaki kaldıran, şu kadar ağır yük taşıyan birisi geldi, diye bahsedilmişti.

Ebu’l-Vefa Hazretleri, bu sözü söyleyen talebelerine, şu mânidar karşılığı verdiler:

– O ağır yükleri kaldırmak kolay, fakat şu abdest ibriğini taşımak ondan çok daha zordur.

Gerçekten de bu söz, ibretli bir cevaptır. Ağır taş kaldırmada, ağır yük taşımada nefsin hazzı vardır. “Ne güçlü, ne kuvvetli adam” denilmesi, o kişiye lezzet ve zevk verir. Onun için, nefse kolay gelir. Ama abdest ibriğini taşımakta, nefsin hazzı ve lezzeti yoktur. Bilakis nefse muhalefet vardır. Bu yüzden de, o hafif ibrik, nefse, o ağır yüklerden yüklerden daha zor ve ağır gelir.

 

Ebu’l-Vefa Hz. Kimdir?

Asıl adı Mustafa, lakâbı Musliheddin’dir. “Ebû’l-Vefâ”, “İbnü’l-Vefâ”, “İbn-i Vefâ”, “Şeyh Vefâ” ve “Vefâzâde” gibi değişik adlarla anılmaktadır. Konya’da dünyaya gelen Şeyh Vefa’nın doğum tarihi bilinmemektedir. Babasının adı Ahmed Sadri’dir. Zeynîyye tarikatına mensup olup Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan II.Bâyezid devri şeyhlerindendir. Tasavvuf yoluna girmesi Edirne’de “Debbağlar İmamı” diye meşhur olan Şeyh Musliheddin Halife’ye bağlanmak suretiyle gerçekleşmiştir. Şeyhinin izni ve işareti ile Şeyh Abdüllatif Kudsî’ye bağlanmıştır. Daha sonra irşad için izin aldıktan sonra ilk olarak Karamanoğulları’nın idaresinde bulunan memleketi Konya’ya giderek burada faaliyet göstermiştir. Daha sonra Konya’dan İstanbul’a gitmiştir. Ancak hangi tarihde gittiği kesin olarak bilinmemektedir. Hac görevini ifa etmek amacı ile, Konya’dan Antalya’ya geçerek buradan bir gemiye binerek Mısır’a doğru yola koyulmuştur. Bindikleri gemi Rodos korsanları tarafından yakalanmış içindekilerle birlikte esir edilmiştir. Bu arada Şeyh Vefâ Hazretleri hiçbir harekette bulunmamış ve kaderine rıza göstererek kız kardeşi ile birlikte esirlere katılmıştır. Şeyh Vefâ’nın esir düştüğünü haber alan Karaman Emiri İbrahim Bey Rodos’a adam göndermiş ve fidye vererek Şeyh Vefâ’yı ve kız kardeşini esaretden kurtarmıştır. Bu olaydan sonra İstanbul’a dönen Vefâ Hazretleri halkı irşad ve ibadet ile meşgul olmuştur. Fatih Sultan Mehmed zamanında İstanbul’a gelmiş ve padişahın büyük yardım ve desteğini görmüştür. Sultan Mehmed Han onun için, daha sonra adına nisbetle “Vefâ” diye anılacak olan semte bir cami ve çifte hamam inşa ettirmiştir. Zühd ve takvası, tesirli vaazları ve irşad yolundaki başarıları sayesinde kısa zamanda namı her tarafa yayılmıştır. Musikî usul ve makamlarına göre tertiplediği, Evrad, Zikir ve ilâhiler pek meşhurdur. Ömrünün son yıllarında münzevî bir hayat yaşamayı tercih etmiştir. Kolay kolay dışarıya çıkmaz. Ziyarete gelenleri de büyüklerden dahi olsa istemezse kabul etmezdi. Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmış bir çok şiir ve risâleleri vardır. Şiir ve yazıları derin manalı ve nükteli idi. Şeyh Vefâ Hazretleri 1491 yılında hakka yürümüştür.

ŞEYH VEFÂ TÜRBESİ
Şeyh Vefâ Camii’nin sol tarafındaki türbeye defnedilmiştir. Türbe dıştan 8,30 x 8,30 m boyutlarındadır. Duvarları 80 cm kalınlığındadır. Duvarlar üç sıra tuğla, bir sıra ince yontulu küfeki taşından örülmüştür. Türbenin üstü kiremit ile kaplıdır. Her cephede iki tane olmak üzere toplam sekiz tane pencere vardır. Abdülkadir Erdoğan’a göre türbede üç tane sanduka vardır. Ancak günümüzde toplam beş sanduka bulunmaktadır. Ortadaki sanduka Şeyh Vefâ Hazretlerine aittir. Sandukasının başında Alî Paşa’nın kızı Selma Hanım tarafından yazılmış bir levha bulunmakta idi. Levhada şunlar yazılıydı;
Muktedâ-yi ehl-i ma’nâ Musliheddîn Bû’l-Vefâ
A’yün-i uşşâka hâk-i merkâdıdır tûtiyâ
H.1297 (M.1879)
Türkçe açıklaması:
Musliheddîn Ebû’l-Vefâ, ma’nâ ehlinin, evliyânın uyduğu kimsedir.
Mezarının toprağı, âşıkların gözlerine sürmedir.

@ Harbisin.Com – İslami Sohbet, İslami Chat, İslami Sohbet Siteleri,

beğendiyseniz paylaşın...Share on facebook
Facebook
Share on google
Google
Share on twitter
Twitter